Ermeni askerleri 1992'de 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece yüzlerce Azerbaycanlıyı katletti. Üstelik, kadın, çocuk demeden... 20. yüzyılın en büyük vahşetine tanık olan bir gazeteci yaşananları şöyle anlatıyor:
Hocalı'da gerçekleştirilen katliamın soykırım olarak kabul edilmesi için 2008'de kanun teklifi veren MHP Tokat Milletvekili Reşat Doğru, dünyaya anlatabilmek ve duyurabilmek için 26 Şubat tarihinin soykırım günü olarak ilan edilmesi gerektiğini söyledi.
Hocalı'da yaşanan olayların Azerbaycan Türkleri üzerinde çok olumsuz sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Doğru, "1992 yılının 25 Şubat'ında başlayan ve 26 Şubat'ta da devam eden olaylar soykırım olarak kabul edilmelidir. Bunun için girişimlerimiz oldu. En sonunda bu kanun teklifi TBMM Başkanlığı'nda sıraya girdi. Bu konuyu hiç bir zaman unutturmamız gerekiyor. Rus destekli Ermeni birlikleri o tarihte Hocalı'da Azerbaycan Türkleri üzerinde çok kanlı bir katliam gerçekleştirdi. Bunu artık bütün dünyanın görmesi gerekli. 613 Azerbaycan Türkü kadın çocuk bir gecede katledildi. Bu katliam belgeli, herşey ortada. Bunun bir soykırım olduğu açık" şeklinde konuştu.
Sorumlular mutlaka bulunmalı
TBMM'de, Hocalı katliamının soykırım olarak kabulü için kanun teklifi verdiğini tekrarlayan Doğru, şunları söyledi: "Bu soykırımın faillerinin Ermenistan devletinde görev aldıkları biliniyor. Sorumluların mutlaka bulunması kaçınılmaz. Bunun için BM nezdinde ne yapılması gerekiyorsa yapılmalıdır. 26 Şubat da soykırım günü olarak kabul edilmelidir."
Vahşet insanlığa karşı işlendi
Türkiye, Azerbaycan Dernekleri Federasyonu Onursal Genel Başkanı Yücel Artantaş, Hocalı'daki katliamın 19. yıldönümünde şu açıklamayı yaptı: "Katledilen 613 kişinin 83'ü çocuk, 106'sı kadın ve 70'i ise yaşlıydı. 487 kişi ağır yaralı halde kurtulmuş, 150 kişi ise kaybolmuştur. İncelemelerde, ce¬setlerin yakıldığı, birçoğunun kafa derilerinin yüzüldüğü, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunlan ve kafalarıyla vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği görülmüştür. Bu vahşet, uluslararası cami¬anın suç olarak kabul ettiği soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamındaki tanımlamalarla birebir örtüşmektedir."
Bu vahşet unutulamaz!
Türk dünyası, 26 Şubat 1992'de son yılların en acı olaylarından birini yaşadı. Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'daki Hocalı kentine giren Ermeniler, çocuk, kadın, yaşlı demeden 613 Türk'ü acımasızca katletti. Dünyanın seyirci kaldığı katliam, üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen hâlâ kanayan bir yara olarak duruyor. Ermenistan'ın 1991 sonbaharından itibaren abluka altına aldığı Azerbaycan'ın Hocalı bölgesinde 25-26 Şubat 1992'de gerçekleşen katliama giden süreç, Azerbaycan Parlamentosu'nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ'ın özerk bölge statüsünü ilga etmesinin ardından referandum düzenleyen Dağlık Karabağ Parlamentosu'nun bağımsızlık ilan etmesiyle başladı. Ermenileri destekleyen Ruslar, Gorbaçov'un emriyle bölgeden çekildi.
Türklerin silahları alındı
Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı grupların Karabağ'a yerleştirilmesinin ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990'da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklayıp kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağladı. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahlan da dahil olmak üzere silahlar toplandı, Dağlık Karabağ'da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirildi. 1990'ın Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler doğrudan Azerileri hedef aldı, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine başladı. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan'dan Azerbaycan'a gitmeye zorlandı. Ekim 1991'de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirildi.
Ruslar'dan Ermenilere tam destek
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25-26 Şubat 1992'de Hocalı'ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirildi. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991'in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulandı. 10 bin nüfuslu Hocalı'da olaylar sıra-sında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katliam kurbanlarının 1.300 kişi olduğu ifade edilmektedir. Saldırılar sırasmda Hocalı'da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öl-dürüldü. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledildi. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürüldü, 700'den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetti, 1.000'in üzerinde de yaralı olduğu kaydedildi.
Bebeklerin bile kafa derilerini yüzdüler
Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şöyle aktarıyor: "Dağlık Karabağ'ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türkünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam'a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayaklan donmuştu.
Bazılarının ayaklan ise kangrenden dolayı kesilmişti. İhtiyar dedelerin, yaşlı analann yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınlann göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Ağdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti." Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıklan katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermedi. Ermenilerin Mayıs 1992'de Nahçıvan'a saldırmalanndan sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıkladı. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer'e saldırmasıyla harekete geçti. BM, 822 sayılı karan ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. 1994 yılında ateşkes ilan edildi.
Eve hasret yaşam
Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civan Azeri'dir. Bunlann büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırlan dahilinde yaşamakta. Azerbaycan nüfusunun % 10'undan fazlası yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine dönmeyi umutla beklemekteler.
Artık adının konması lazım
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı Abdullah Bugsur, Hocalı katılımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bugsur, "Hocalı katliamının akabinde 1996 yılından itibaren Hocalı'nın soykırım olarak tanınması ile ilgili Birleşmiş Milletler'e yapmış olduğumuz başvurular var" dedi, Abdullah Bugsur, şunları söyledi: "Daha sonra yine bu konuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler ellerinde konu hakkında yeteri doküman olmadığını, bu konuyla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini ifade ettiler. Bunun üzerine 1999 yılında bir grup oluşturduk. Reuters'ın, BBC'nin, Rusya'daki Memorial insan Hakları Örgütü'nün bu konuyla ilgili olarak yapmış oldukları çalışmaları, o tarihte yayınlanmış olan yazılar, bunların hepsini derleyip, toparlayıp yaklaşık 200 sayfa civarında bir dokümanı Birleşmiş Milletler'e teslim ettik. O tarihten itibaren de yine her yıl olduğu gibi 26 Şubat tarihinde Birleşmiş Milletler'in önüne çelenk konularak bu yaşanan sürecin soykırım olarak kabul edilmesi konusunda talepte bulunduk."
Adalet gerekiyor
Abdullah Bugsur, "Jenosid kararının 2. maddesinde açık ve net olarak bu tarif edilmiş durumda. Bu tarifte de bir grubun etnik ya da dinsel kimliklerinden dolayı bir devlet tarafından planlı olarak yok edilmesi noktasında bir tanımlama içeriğine sahip. Hocalı'da da böyle bir içeriğin bire bir olduğunu görüyoruz" dedi. Bugsur, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sonuç olarak Hocalı'da yaşananlar bir soykırımdır, buradaki amaç orada yaşayan insanların etnik ve dinsel kimliklerinden dolayı gerçekleşmiştir. Hocah'ya adalet getirmemiz gerekiyor. Hocah'ya adalet olmadığı zaman bölgede bu adaletsizliğin devamının geleceğini de açık ve net olarak ilan etmek gerekiyor. Eğer insanlık burada yaşananların adını koymaz ve Hocah'ya adalet getirmezse bütün Kafkaslar'ın önümüzdeki süreçte çok daha ağır bedeller ödeyerek bu olayların adını koyacağına inanıyorum. Bu ad koyma sürecinin kan, gözyaşı ve vahşetten başka bir şey olmayacağı da açıktır."
DAĞLIK KARABAĞ'IN HOCALI KASABASINDA 1992 YILINDA ERMENİ GÜÇLERİNCE KATLEDİLEN SİVİLLER, IĞDIR'DA ANILDI
Dağlık Karabağ'ın Hocalı kasabasında 1992 yılında Ermeni güçlerce düzenlenen saldırılarda hayatını kaybedenler, Iğdır'da anıldı.
Hocalı kasabasında, 26 Şubat 1992 yılında Ermenistan Silahlı Kuvvetlerine bağlı güçlerin düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 613 sivil için Iğdır'da anma töreni düzenlendi.
Anma töreninde, Hocalı'da uygulanan vahşeti anlatan oyun sahnelendi.
Iğdır Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİM-DER) Başkanı Göksel Gülbey, oyundan sonra yaptığı açıklamada, savaş kuralları dışında yapılan cinayetlere ve kıyımlara tüm dünyanın katliam ya da soykırım gözüyle baktığını söyledi.
Katliam veya soykırımın, bir insanlık suçu olduğunu ve bağışlanacak hiçbir yanı bulunmadığını belirten Gülbey, ''Son otuz yılda İsrail'in Filistinlilere, Sırpların Bosna Herseklilere, Çin'in Doğu Türkistanlılara, Asala'nın Türk diplomatlara ve en son Ermenistan'ın Azerbaycan toprağını işgal ederek Hocalı kasabasındaki masum insanlara yaptığı katliamlar, unutulmayacak'' diye konuştu.
Hocalı'da katliam yapanların, bugün Ermenistan'da en üst seviyede yönetici olarak görev yaptıklarını ileri süren Gülbey, ''Ermenistan'da yönetici konumundaki Sarkisyan, Koçeryan, Sisilyan, Ara Toranyan gibi kişiler savaş suçluları ve insan hakları mahkemelerinde yargılanmalı. Hocalı'da masum 613 sivili öldüren eli kanlı Ermenileri, insanlık alemi dünya durdukça lanetle anacaktır'' dedi.
Ermenilerin, yüzyıllardır Türklerle kardeşçe yaşadığını kaydeden Gülbey, ''Ermeniler, emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelerek, dostça yaşadığı Türklere ihanet etmeye ve katliam yapmaya başlamıştır'' değerlendirmesinde bulundu.
Gülbey, Hocalı'da katliam yapanlar hesaba çekilmedikçe bunun yasını tutmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.
Henüz yorum yazılmamış. Hemen alttaki formu doldur ve yorumunu gönder.